12 Ağustos 2013 Pazartesi







SİYASAL İSLAMIN KOŞUSU



Günümüz siyasal İslamcılığın zirve yılları.80li yıllarda kendine büyük yer bulan Siyasal İslamcılık 90lı yıllardaki yükselişiyle 2000li yıllarda ülkemizde ve diğer Ortadoğu ülkelerinde bugün hala güncelliğini ve önemini koruyor.Peki bu nasıl oldu ? Bir çok Marksist,sol düşünür,hatta Atatürk dahil dinin ve siyasal İslamcılığın ilerleyen endüstriyle beraber önemini yitireceğini ve belirleyici rolünü tamamen kaybedeceğini düşünüyorlardı.Ancak zaman hepsini haksız çıkardı.Gelişen endüstriyle beraber siysal İslamcılık ve dini hareketler de aynı hızla büyüdü.

Siyasal İslamcı hareketler genelde şehirlerde kendilerine yer bulmuşlardır.Köylerde siyasal İslamcılığın izlerine rastlamazsanız.Anadoluda istediğiniz yeri gezin.Köylerde buna pek itibar edilmez.Çünkü köyde adam ibadet dışında başka bir şeye ihtiyaç duymaz.O yüzden bu tarz bir hareketin ihtiyacını hissetmez.Ancak ilerleyen yıllarda köylü toplumdan şehirlere geçtikçe,tarım toplumunu terk ettikçe,köydeki o insanlar şehirlere geldiler.Şehirdeki acımasız endüstri çarkları karşısında kendilerini yapayalnız hissettiler.Tutunacak bir yer aradılar.Ancak o sırada yanlarında solcuları göremediler,çünkü onların tepelerine askeri darbe inmişti.Yanlarında değerlerine en yakın olan Siyasal İslamcıları buldular.Köylerden kentlere gelen yığınlarla beraber,90’lı ve 2000’li yıllarda Siyasal İslam zirvesini yaşadı.Onlarla beraber serpildi,büyüdü,ve yoksul halk kitlelerinin umut ışığı oldu.

Siyasal İslamcılığın ulaştığı zirve noktası dediğim gibi kimsenin kestiremediği bir şey oldu.Bunu kimse tahmin edemedi.2000li yıllarda ise umut ışığı olarak geldi.Peki bu umut ışığı durumunu sürdürebilecek mi ? Bunu zaman gösterecek.Ancak alternatif bir akım olmadığı sürece bir süre daha siyasal İslamcılık hakimiyetini bu topraklarda sürdürecek gibi.

25 Mart 2013 Pazartesi

İntiharlar ve TSK

Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan asker intiharları son dönemlerde fazlasıyla gündeme geldi bilindiği gibi.Milli Savunma Bankının açıklaması vahim tabloyu ortaya koymaktadır. 10 yılda 601 şehit 965 intihar.Evet vaziyet rakamlarla beraber ortadadır.

 Bu vahim tabloyu tabii ki bir yerden açıklamak lazım.Özellikle son 10 yılda intiharların artmasında neler yatmaktadır.30-40 yıl öncesinin asker profili günümüzde fazlasıyla değişmiştir.Eski asker profilimiz “Cahil,itaatkar,köylü çocuğuydu” Bu çocuklar günümüzde hala olmakla beraber TSKnın asker profilinin artık sadece yarısını oluşturmaktalar.30-40 yıl önce bu çocukları dövseniz de sövseniz de size ses çıkartmazlardı.Çünkü geldikleri köy kültüründe bunlar normal şeylerdi.Toplum tarım toplumundan sanayi toplumuna evrildikçe insan profilimizle beraber asker profilimiz de değişti.Böylece “İtaatkar,köy çocukları” yla beraber,köyden kente göçmüş ne köyü ne kentli olabilmiş oratada kalan yığınların çocukları da askerlin büyük çoğunluğunu oluşturmaya başladı.Bunlar birer faktördür.

Tabii bir diğeri de dünyanın her geçen gün değişmesine ve gelişmesine rağmen TSKnın yıllardır değişmeyen durağan yapısıdır.Dedik ya dünya ve toplum değişti.Ülkemizde ve dünyamızda o eski “yokluk” kültürü artık kayboldu.En kötü durumdaki genç bile üstünden başında ya da elindeki telefondan hiçbir şekilde taviz vermiyor..Dünya da teknoloji geliştikçe hayat da daha kolaylaşmaya başladı tabii ki.Artık eski zorluklara alışık bir gençlik yok ülkemizde ve dünyada.Hal böyle iken insanların artık istediği yerden cep telefonuyla internete girebildiği bir dünyada flaş diskin bile suç unsuru olduğu yabancı bir dünyaya koyuyorsunuz ve onlara bir anda yasaklar manzumesi sunuyorsunuz.İstediği şeyi istediği anda bulabilen gençler bir anda  bir yokluk ve zorluk kültürüyle karşılaşıyor.Bunun üstüne bir de aşırı disiplin ve baskı bazı sonuçları maalesef kaçınılmaz kılıyor.


Askerlik süresi de ayrı bir faktör tabii ki.Kısa dönem arkadaşlar için değil sözüm.Genç bir insanı en verimli çağında 15 aylığına bir cenderenin içine sokuyorsunuz ve askerlikle alakasız garip işler yaptırıyorsunuz.Oraya gelen gencin bir süre sonra oradaki varlık nedenini sorgulaması da kaçınılmaz oluyor tabii ki.

Sorunlar TSKnın kendini yenilemesi ve askerlik süresiyle ilgili düzenlemelerle belki azaltılabilir.Ancak bunun yanında artık zorunlu askerliğin bir şekilde sorgulanması gerekmektedir.Her Türkün asker doğmadığı görünmektedir.Umarız bu intiharlara TSK personeli daha iligili bir şekilde eğilir.