7 Haziran 2009 Pazar

“ÇAĞDAŞ” OLMAK ÜZERİNE











Değişik bir çağdayız hem de çok değişik.Çok hızlı,çok değişken.Çoğu şeyin flu olduğu,netliğini kaybettiği bir çağdayız.Ben bir “çağdaş” olarak ya da daha doğrusu olmaya çalışan biri olarak gün geçtikçe daha az şaşırıyorum.Gün geçtikçe “Aaaa!” “Nasıl olur” tarzı tepkileri daha az kullanmaya başlıyorum.Katlanamadığım,tahammül edemediğim şeyler gün geçtikçe azalıyor,alışıyorum.Çünkü şunu biliyorum ki : Bir “çağdaş” olarak çağımızda sınırlar,kırmızı çizgiler gittikçe daha da azalmakta ve her şey birbirine gimekte ve neyin ne olduğu artık o kadar da belirgin olmamakta.

Belki de bana öyle gelmekte bilmiyorum ama çağdaş olmak zor bir şey aslında bunu anladım.Eskiden taraflar çok netmiş.Siyah ve beyaz varmış.Şimdi ise grinin hakimiyeti var hem dünyada hem de ülkemizde.Siyasete baktığımızda bunu görmüyormuyuz?Düne birbirlerine neler söyleyenler bugün bir araya gelmiyorlar mı?Kırmız çizgileri o kadar da kalmadı.Zaman ilerledikçe her şey daha fazla minimalize,yerel olmuyor mu çağınızda?Merkeziyetçiliğin tahtını sallamıyor mu yerellik artık?Sınıfların yerini kimlikler, somutun yerini soyut , güvenin yerini şüphe almıyor mu?Peki ya insanların hayalleri,söylemleri minimal değil mi artık?İnsanların hayallerinde artık dünyayı kurtarmak, ya da daha iyi bir düzen getirmek yok,insanların hayallerinde artık daha iyi bir televizyon almak,daha iyi bir bilgisayar almak var (ki buna ben de dahilim).İnsanların hedefleri uzun vadeden çok ama çok kısa bir vadeye indi ve hedefler fazlasıyla küçüldü.Bu çağdan bir Mao,Atatürk,Lenin ya da Gandhi çıkmayacak belki de.Çünkü liderlerin söylemleri de artık iddialı değil.Büyük hayaller çok gerilerde kaldı.

Doğrular ve yanlışlar da bu çağda netliğini kaybetti.Yaşım ilerledikçe,bu çağa daha fazla entegre oldukça çocukken öğrendiğim doğruların o kadar doğru yanlış bildiğim şeylerin de o kadar yanlış olmadığını anlamaya başladım.Oysa ki eskiden doğrular ve yanlışlar son derece netmiş.Şimdi ise hepsi birbirine girmiş durumda.Hepimizin bildiği klasik, namuslu,doğruları ve yanlışları çok net,hayata bakışı çok net olan devlet memuru tipi vardır.Hepimiz kullanırız bunu yaptığımız muhabbetlerde.Çevrenizde artık bu adamı görebiliyor musunuz?Ben görmüyorum.Büyük ihtimal bu çağın değişkenliğine, kıvraklığına dayanamadı.Onun tarafı netti.Hayata bakışı netti.Yeri geldiğine orada yeri geldiğinde burada olamadı.Herhalde dayanamadı ve yok oldu gitti.O siyah beyazın olduğu bir dünyada yaşamıştı.Oysa şimdi gri hakimiyetini ilan etmiş durumda.

“Çağdaş” olmaya çalışıyorum.Önümde çılgınca akan bir nehir var.Ya akıntıya kapılıp gideceğim ya da kenarda öylece bekleyip o evkaftaki memur gibi yok olacağım.Zaman hızla akıyor,hızla değişiyor her şey.İnsanlar değişiyor.Alışkanlıklar, hayatlar değişiyor hem de akıl almaz bir hızla.3 ay önce çocuk parkı olarak gördüğüm yerde şimdi koca bir bina yükseliyor.Burada çocuk parkı vardı demeye bile vakit yok aslında.Bakıyorum ve geçiyorum.Çünkü yapmam gereken işler yetiştirmem gereken ödevler var.Hep bir yere yetişmeye çalışıyorum.Hiç bir yere gidişim sakin ve etrafı süze süze değil.Çünkü nehir akıyor hem de durmadan.Ona yetişmek zorundayım.

Evet “çağdaş” olmak zorundayım.Olmaya çalışıyorum ve olacağım.Sanırım başka bir çarem de yok.Suya ayağımı soktum ve ısısını test ediyorum ve daha ayağını hiç sokmayanlara sesleniyorum: Daha ne kadar öyle durabilirsiniz ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder