25 Aralık 2011 Pazar

DOĞU , BATI VE BİZ


Herhalde dünyada kimlik karmaşasını bizden daha fazla yaşayan bir toplum olsa olsa Ruslardır.Onlar da ünlü “Deli Petro” larından beri bunu sorguluyorlar.Peki biz?.Doğulumuyuz yoksa Batılımıyız?Neredeyiz?Tabii bunun nedenleri fazlasıyla.Avrupa ile Asyanın arasında olmamız,zamanında üç kıtada hüküm sürmüş bir devlet mirası ,1923 de yaşadığımız kültürel devrim vs…Osmanlıdan kalan miras da farklı değildi elbette.Bir yanda Galatasaray Sultanisi mezunu aydınlar,Jön Türkler,bir yanda halk.Aslında Osmanlının da kafası karışıktı.Bu kafa karışıklığı açıkcası bugün de çözülmüş değil.

Aslında kafa karışıklığına pek gerek yok.Çünkü bariz bir Doğu toplumuyuz.En okumuşundan en cahiline kadar.Özellikle toplumumuzdaki “zeka” kavramı.Maaelesef bizde “uyanık” dediğimiz bir kavram var.Uyanıklık dediğimiz şey toplumumuzda zekanın net bir karşılığı.Tabii Batıda böyle bir “zeka” kavramı yok.En basitinden bir banka sırasında kendi sırasında beklemeyi,ya da otobüs kuyruğunda beklemeyi,kendi sırasına razı olmayı kerizlik olarak gören bir toplumuz.Oysa halk diliyle”zeki” olsak yani uyanık olsak o sırayı beklememeli oradan girip buradan çıkıp işimizi en hızlısından hallettirmeliyiz.Çünkü bu toplumda “zeka”nın karşılığı budur.Oysa Batıda zekanın karşılığı başka şeyler olsa gerek.

Güce tapınma ve biat kültürümüz.Bunu da yabana atmamak lazım aslında.Tee ilkokuldan başlayarak,askerlik ve sonrasında iş hayatına gelene kadar.Beylerin,komutanların efendilerin eksik olmadığı bir lugat dilimize pelesenk oluyor.Adam üniversiteyi,askerliği bitirmiş ama nafile.Çünkü öyle bir boyun eğme laboratuarına girmiş ki doğduğundan beri ister istemez kendinden güçlü biri karşısında ezik büzük oluyor.Acun Ilıcalının Yeteneksizsiniz Türkiye diye bir programı vardı.Buraya Almanyadan gelen Türkler de katılıyordu.Anlı şanlı jürinin karşısında Türkiye’de yetişmiş yarışmacılar ezilip büzülüyorlardı.Ancak Almanyadan gelen gurbetçi dediğimiz yarışmacılarda öylesine bir özgüven vardı ki,adamlar jüriye zekice göndermelerde bulunuyordu.Sonuç ise anlı şanlı jüri üyelerinden birinin şu söylediğiydi:”Sen bizim kim olduğumuz biliyor musun”.Çünkü bu toplumda kendinden güçlü biri karşısında ezilip büzülmemek saygısızlığın diğer adıydı ve zavallı yarışmacı tabii ki bunu bilmiyordu.

Tabii ki de likayat ve adamcılık kültürümüz.Bazen hemşehrilik bile bu toplum için liyakatla eş değerdir.İstersen Harvardı bitir gel buraya.Çok ahlaklı ve çok erdemli ol.Çalışkan biri ol. Sağlam bir tandığın yoksa,nereye kadar gidebilirsin?Çok ileri olacağını zannetmiyorum.Gidebileceğin yer sınırlıdır.O noktadan sonra başka şeyler devreye girecektir ve o şeyler sen de yoksa buraya kadar diyeceksindir.Daha çocukken bile yaşamadık mı bunları?Mahallede oynadığınız arkadaşınızın babası size sormadı mı” Sen kimin çocuğusun” diye?6-7 yaşındaki çocuğun bile birileriyle oynaması için bir aile altyapısı gerekiyordu belli ki.

Dışarı çıkan bir çok arkadaşımın dediği şuydu:”Salak oğlum bunlar,araba geçmiyorken kırmızı ışıkta duruyorlar”.Evet o an için bakınca garip gözüküyor bize ama adamların medeniyetinin temel taşı işte o ışığı beklemek.Aslında olay o ışığı beklemek değil.Yasalara ve kurallara saygı,karmaşanın engellenmesi vs…Tabii ki de Batılılığı bir model,bir hedef olarak sunmuyorum.Böyle bir amacım yok ve umurumda da değil.Ama şunu bilelim ki,biz “nevi şahsına münhasır” bir toplum da değiliz.Geçirdiğimiz bir çok sancılı sürecin sonunda yine ortalama bir Doğu toplumuyuz….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder